Mitoloji denildiği zaman hepimizin aklına Yunan mitolojisinde ki Baş Tanrı Zeus akıllara gelmektedir. Zeus’un çapkınlıklarını, Hera’nın kıskançlıklarını, Afrodit’in dillere destan olmuş güzelliğini, Dionysos’un şarap tanrısı olduğunu birçoğumuz duymuşuzdur. Lakin merak ediyorum aramızdan kaç kişi ”Mitoloji” kavramının üzerine düşünerek araştırmalar yaptı? Mitoloji sözcüğünün ilk hecesi olan ”mit” kelimesi sizler için ne ifade ediyor? tarzında da soruyu yöneltebilirim aslında..

Mit dediğimiz şey, dinsel ögeler barındıran, doğruluğu tartışılmayan, binlerce yıllık olan bilgi birikiminin dil yoluyla nesilden nesile aktardığı, yaratılış öyküleridir. Bir mit bizler için ne anlatmış ki bu kadar yıl yaşayabilmiş. Önemli olan nokta tam da burası. Tüm bu hikayeler insanın kendi hikayesidir. Bu hikayeler, bu dünyadaki anlamı veren hikayelerdir. Aklınızda soru işaretleri oluşmuş olabilir, ama bir hayvana atfettiğimiz duygular dahi bizden önce yaşamış insan tarafından verilir. Karga insana en yakın bir hayvan olmasına rağmen bu hayvandan nefret edebiliyoruz, ya da hayatında hiç yılan görmeyen insan yılandan korkabiliyor. Oysa kedi ne kadar bizi tırmalarsa tırmalasın yinede birçoğumuzun en sevdiği ve severek beslediği hayvanlardan biri olarak karşımıza çıkar.

Hayatımızı yönlendiren, dünyamızı kapsayan, bakış açımızı oluşturan, toplum algısı yaratan hikayelerdir. Yüklediğimiz anlamlar asla kişisel değildir. İçinde bulunduğumuz toplumun dilinden gelmektedir. Toplum binlerce yıl üretip kuşaktan kuşağa aktarmıştır.

Dünyaya geldiğimiz andan itibaren içinde bulunduğumuz topluma uyum sağlamak zorunda kalıyoruz. Erkek olan bebeğe mavi giydirilirken, kız olan bebeğe pembe rengi yakıştırması yapılır. Oysa ki o erkek büyüdüğü zaman pembe rengi giydiğinde toplum tarafından dışlanıp, baskıya maruz kalabiliyor. Yahut kız birey, erkeğin rengi olarak atfedilen ”mavi” rengi giydiği zaman ”ne o erkek gibi giyinmişsin” tarzı psikolojik baskıya maruz kalabiliyor. Mitler tarafından yönetilen kuklalarız demek pek de yanlış tabir olmuyor bu bağlamda.

Farkında olmasak da günümüzde hala bu mitleri yaşamaktayız. Başkası tarafından yazılıp, roller dağıtılmış ve o rolleri bizler farkında olmadan oynuyoruz. Körler ve Filler hikayesini aramızda duyan elbet vardır. Bilmeyenler için ise buraya bırakacağım. KÖR ADAMLAR VE FİL HİKAYESİ

Kısa ve öz ”herkes gördüğünü değil, bildiğini görür aslında. ” Bu hikaye bizlere hangi konuda yardımcı olabilir? Kendi düşüncemizden daha farklı bir düşünceye maruz kaldığımızda, en mantıklı olan şey farklı bakış açılarına yönelebilmektir.

Son sözlerimi kaleme almışken; mitler anlamsız, boş zamanlarda anlatılmak için uydurulmuş fantastik öyküler değildir. İnsanlığın bugüne kadar gelişinin öyküsünü yansıtacak kültürel zenginlikler içeren, hatta hayatımızı şekillendiren, sınırlamalar getiren, kültür dediğimiz şeyin DNA’sıdır. Başlangıçta olup bitmiş olayları anlatıyormuş gibi görünen ve daha sonra gelen toplumlar tarafından değişmeden aktarılmış ölü sözler değildir. Aksine mitler; içinde yaşadığımız toplumun kültür inşasını oluşturmaktadır.